Back to stories list

A silhouette of three girls carrying wood on their heads at sunset.

Nozibele ve üç saç teli Nozibele and the three hairs Nozibele et les trois cheveux

Written by Tessa Welch

Illustrated by Wiehan de Jager

Translated by Leyla Tekül

Read by Leyla Tekül

Language Turkish

Level Level 3

Narrate full story

Reading speed

Autoplay story


Three girls carrying wood on their heads.

Çok uzun zaman önce, üç kız arkadaş odun toplamaya gitmişler.

A long time ago, three girls went out to collect wood.

Il y a longtemps, trois filles sont sorties pour aller chercher du bois.


Three girls swimming in a river.

Hava çok sıcak olduğu için dereye girip serinlemek istemişler. Suyun içinde oyunlar oynayıp yüzmüşler.

It was a hot day so they went down to the river to swim. They played and splashed and swam in the water.

C’était une journée très chaude, alors elles sont descendues à la rivière pour nager. Elles ont joué, fait des éclaboussures et nagé dans l’eau.


A silhouette of three girls carrying wood on their heads at sunset.

Sonra bir anda geç kaldıklarını fark edip köye doğru koşmaya başlamışlar.

Suddenly, they realised that it was late. They hurried back to the village.

Soudainement, elles se sont rendu compte qu’il était tard. Elles se sont dépêchées de rentrer au village.


Three girls carrying wood on their heads and one girl putting her hand to her neck.

Tam köye yaklaştıklarında Nozibele elini ensesine götürmüş. Boynundaki kolyesi yerinde yokmuş! Arkadaşlarına “Lütfen benimle geri dönün!” diye yalvarmış. Ama onlar zaten çok geç kaldıklarını söylemişler.

When they were nearly home, Nozibele put her hand to her neck. She had forgotten her necklace! “Please come back with me!” she begged her friends. But her friends said it was too late.

Mais quand elles étaient presque arrivées chez elles, Nozibele mit sa main à son cou. Elle avait oublié son collier ! « S’il vous plaît, retournez avec moi ! » supplia-t-elle ses amies. Mais ses amies lui dirent que c’était trop tard.


Someone picking up a necklace sitting on a rock near a river.

Böylece Nozibele dereye tek başına geri dönmüş. Kolyesini bulmuş ve eve doğru koşmaya başlamış. Ancak hava karardığından, yolunu kaybetmiş.

So Nozibele went back to the river alone. She found her necklace and hurried home. But she got lost in the dark.

Ainsi Nozibele retourna à la rivière toute seule. Elle trouva son collier et se dépêcha de rentrer chez elle. Mais elle se perdit dans le noir.


A girl carrying wood on her head at night time and looking at a lit-up hut.

Uzakta bir kulübenin ışıklarını görmüş. Hemen oraya gidip kapıyı çalmış.

In the distance she saw light coming from a hut. She hurried towards it and knocked at the door.

Au loin elle vit de la lumière qui venait d’une cabane. Elle se hâta vers la cabane et cogna à la porte.


A dog answering the door to a girl carrying wood on her head.

Kapıyı bir köpek açınca çok şaşırmış. “Ne istiyorsun?” demiş köpek. Nozibele de “Evimin yolunu kaybettim, kalacak yere ihtiyacım var,” demiş. Köpek “İçeri gel yoksa seni ısırırım!” deyince, Nozibele içeri girmiş.

To her surprise, a dog opened the door and said, “What do you want?” “I’m lost and I need a place to sleep,” said Nozibele. “Come in, or I’ll bite you!” said the dog. So Nozibele went in.

À sa surprise, un chien ouvrit la porte et dit, « Qu’est-ce que tu veux ? » « Je suis perdue et j’ai besoin d’un endroit pour dormir, » dit Nozibele. « Rentre, sinon je te mords ! » dit le chien. Alors, Nozibele rentra.


A girl cooking and a dog standing next to her with their arms folded.

Köpek “Bana yemek pişir!” demiş. “Ama ben hiç bir köpeğe yemek yapmadım ki,” demiş Nozibele. “Yap yoksa ısırırım!” demiş köpek. Nozibele de köpeğe biraz yemek pişirmiş.

Then the dog said, “Cook for me!” “But I’ve never cooked for a dog before,” she answered. “Cook, or I’ll bite you!” said the dog. So Nozibele cooked some food for the dog.

Puis le chien dit, « Fais-moi à manger ! » « Mais je n’ai jamais cuisiné pour un chien auparavant, » répondit-elle. « Cuisine, sinon je te mords ! » dit le chien. Donc, Nozibele prépara de la nourriture pour le chien.


A girl making a bed with a dog standing next to her with their arms folded.

Köpek sonra “Yatağımı hazırla!” demiş. Nozibele “Ama ben hiç köpeğe yatak hazırlamadım,” demiş. Köpek gene “Yap yoksa ısırırım!” demiş. Ve Nozibele yatağı hazırlamış.

Then the dog said, “Make the bed for me!” Nozibele answered, “I’ve never made a bed for a dog.” “Make the bed, or I’ll bite you!” the dog said. So Nozibele made the bed.

Ensuite, le chien dit, « Fais le lit pour moi ! » Nozibele répondit, « Je n’ai jamais fait de lit pour un chien. » « Fais le lit, sinon je te mords ! » dit le chien. Donc, Nozibele fit le lit.


A dog standing next to an open door talking to a girl and pointing.

Böylece Nozibele her gün köpeğin yemek ve temizlik işlerini yapmaya başlamış. Sonra birgün köpek, “Nozibele, bugün bir kaç arkadaşımı ziyaret edeceğim. Ben gelene kadar, evi temizle, yemek pişir ve çamaşırlarımı yıka,” demiş.

Every day she had to cook and sweep and wash for the dog. Then one day the dog said, “Nozibele, today I have to visit some friends. Sweep the house, cook the food and wash my things before I come back.”

Chaque jour, elle devait cuisiner et balayer et laver pour le chien. Puis un jour le chien dit, « Nozibele, aujourd’hui je dois rendre visite à des amis. Balaye la maison, fais à manger et lave mes affaires avant mon retour. »


Someone putting a hair under a bed, behind a door and by a fence.

Nozibele köpek gider gitmez saçından üç tel koparmış. Birini yatağın altına, birini kapının arkasına, birini de ağıla bırakmış. Sonra da olanca hızıyla evine doğru koşmaya başlamış.

As soon as the dog had gone, Nozibele took three hairs from her head. She put one hair under the bed, one behind the door, and one in the kraal. Then she ran home as fast as she could.

Aussitôt que le chien fut parti, Nozibele prit trois cheveux de sa tête. Elle en mit un sous le lit, un derrière la porte et un dans le kraal. Puis elle rentra chez elle en courant aussi vite qu’elle pouvait.


An angry-looking dog.

Köpek geri geldiğinde Nozibele’yi aramış. “Nozibele neredesin?” diye bağırmaya başlamış. Yatağın altındaki saç “Buradayım yatağın altında,” demiş. İkinci saç, “Buradayım, kapının arkasında,” demiş. Üçüncü saç da, “Buradayım, ağılda,” diye seslenmiş.

When the dog came back, he looked for Nozibele. “Nozibele, where are you?” he shouted. “I’m here, under the bed,” said the first hair. “I’m here, behind the door,” said the second hair. “I’m here, in the kraal,” said the third hair.

Quand le chien revint, il chercha Nozibele. « Nozibele, où es-tu ? » cria-t-il. « Je suis ici, sous le lit, » dit le premier cheveu. « Je suis ici, derrière la porte, » dit le deuxième cheveu. « Je suis ici, dans le kraal, » dit le troisième cheveu.


Three boys waving sticks and a girl standing behind them.

O zaman köpek Nozibele’nin kendisini kandırdığını anlamış ve hemen evden fırlayıp köye kadar koşmuş. Ancak köyde Nozibele’nin ağabeyleri, ellerinde kocaman sopalarla bekliyorlarmış. Bunu gören köpek hemen dönüp oradan hızla uzaklaşmış ve onu bir daha gören olmamış.

Then the dog knew that Nozibele had tricked him. So he ran and ran all the way to the village. But Nozibele’s brothers were waiting there with big sticks. The dog turned and ran away and has never been seen since.

Ainsi le chien sut que Nozibele l’avait trompé. Il courut et courut jusqu’au village. Mais les frères de Nozibele l’attendaient avec des gros bâtons. Le chien vira de bord et s’enfuit et on ne l’a pas revu depuis.


Written by: Tessa Welch
Illustrated by: Wiehan de Jager
Translated by: Leyla Tekül
Read by: Leyla Tekül
Language: Turkish
Level: Level 3
Source: Nozibele and the three hairs from African Storybook
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 3.0 International License.
Options
Back to stories list Download PDF