Back to stories list
Regular PDFs (full-page)
Bilingual PDFs
Booklet PDFs (for printing)
Benim köyümün bir sürü problemi vardı. Bir musluktan su doldurmak için uzun bir kuyruk oluştururduk.
My village had many problems.
We made a long line to fetch water from one tap.
Mon village avait beaucoup de problèmes. Nous faisions la queue pour aller chercher de l’eau d’un seul robinet.
Diğerleri tarafından bağışlanan yiyecek için beklerdik.
We waited for food donated by others.
Nous attendions la nourriture donnée par les autres.
Hırsızlardan dolayı evlerimizi erkenden kilitlerdik.
We locked our houses early because of thieves.
Nous barrions nos maisons tôt à cause des voleurs.
Bir sürü çocuk okuldan ayrılırdı.
Many children dropped out of school.
Plusieurs enfants avaient abandonné l’école.
Genç kızlar diğer köylerde hizmetçi olarak çalışırdı.
Young girls worked as maids in other villages.
Les jeunes filles travaillaient comme domestiques dans d’autres villages.
Diğerleri, insanların çiftliklerinde çalışırlarken, genç oğlanlar köyde aylak aylak dolaşırlardı.
Young boys roamed around the village while others worked on people’s farms.
Les jeunes garçons se promenaient autour du village pendant que d’autres travaillaient sur des fermes.
Rüzgar estiğinde atık kağıtlar ağaçlara ve çitlere takılırdı.
When the wind blew, waste paper hung on trees and fences.
Quand le vent soufflait, des déchets de papier pendaient des arbres et des clôtures.
İnsanlar dikkatsizce atılan kırık camlar yüzünden bir yerlerini keserlerdi.
People were cut by broken glass that was thrown carelessly.
Les gens se faisaient couper par de la vitre brisée lancée sans faire attention.
Ardından bir gün, musluk kurudu ve bizim kaplarımız boştu.
Then one day, the tap dried up and our containers were empty.
Puis un jour, le robinet se tarit et nos conteneurs étaient vides.
Babam evden eve dolaşarak insanları köy toplantısına katılmaları için çağırdı.
My father walked from house to house asking people to attend a village meeting.
Mon père marcha de maison en maison et demanda aux gens de participer à une réunion du village.
İnsanlar büyük bir ağacın altında toplandılar ve dinlediler.
People gathered under a big tree and listened.
Les gens se rassemblèrent sous un grand arbre et écoutèrent.
Babam ayağa kalktı ve dedi ki “Problemlerimizi çözmek için birlikte çalışmalıyız.”
My father stood up and said, “We need to work together to solve our problems.”
Mon père se leva et dit, « Nous devons travailler ensemble pour résoudre nos problèmes. »
Sekiz yaşındaki Juma, bir ağacın dalında oturarak bağırdı, “Ben temizleme de yardım edebilirim.”
Eight-year-old Juma, sitting on a tree trunk shouted, “I can help with cleaning up.”
Juma, âgée de huit ans et assise sur un tronc d’arbre, cria, « Je peux aider à nettoyer. »
Bir kadın dedi ki “Kadınlar yiyecek yetiştirme de bana katılabilirler.”
One woman said, “The women can join me to grow food.”
Une femme dit, « Les femmes peuvent me joindre pour faire pousser de la nourriture. »
Başka bir adam kalktı ve dedi ki, “Erkekler kuyu açacaklar.”
Another man stood up and said, “The men will dig a well.”
Un autre homme se leva et dit, « Les hommes creuseront un puits. »
Hepimiz bir ağızdan bağırdık, “Hayatlarımızı değiştirmek zorundayız.” O günden itibaren problemlerimizi çözmek için hep birlikte çalıştık.
We all shouted with one voice, “We must change our lives.”
From that day we worked together to solve our problems.
Nous criions tous d’une seule voix, « Nous devons changer nos vies. » Depuis ce jour, nous avons travaillé ensemble pour résoudre nos problèmes.
Written by: Ursula Nafula
Illustrated by: Vusi Malindi
Translated by: Nahide Büşra Ertekin
Read by: Leyla Tekül